Elektriğin Önemi

Elektrik Makalesi

Çağımız günlük yaşamının ve iş hayatının vazgeçilmez unsuru, uygarlık ve gelişmişlik göstergesi Elektrik enerjisi; dünyada ilk kez 1878 yılında günlük hayatta kullanılmaya başlanır. İlk elektrik santrali ise, 1882'de Londra'da hizmete girer.
1902 yılında Tarsus'ta kurulan 120 HP gücünde hidroelektrik santralinin, Anadolu'nun ilk elektrik santralı olduğu bilinir.
Elektrik enerjisi sektöründe yapılan ilk çalışma, 10 Haziran 1910 tarihinde çıkarılan "Menafi Umumiye Müteallik İmtiyaz" ile başlar. Bu imtiyaz sonucu, ilk olarak İstanbul'da elektik enerjisi üretimi ve dağıtımı hizmetlerini gerçekleştirmek için Macar Ganz Anonim Şirketi, Banque de Bruxelles ve Banque Generale de Credit tarafından ortaklaşa kurulan Osmanlı Anonim Elektrik Şirketi görevlendirilir. Bu şirkete 1 Ekim 1910 tarihinde 50 yıllık çalışma yetkisi verilir. (Bu imtiyazlı şirket 1 Temmuz 1938 tarihinde satın alınarak devletleştirilir)
Osmanlı Anonim Elektrik Şirketinin kurulmasından sonra, İstanbul'un elektrik ihtiyacını karşılamak amacıyla, taşkömürü ile çalışması planlanan ilk Termik Santral Silahtarağa; 1914 yılı Şubat ayında, -savaş öncesinde- üretime başlar ve 1950'lere kadar İstanbul'un tek elektrik santrali olarak çalışır.
4 milyon kilowatt-saat (kWh) elektrik üretimi ile Taşkömürü Havzanın ilk ve Türkiye'nin ikinci termik elektrik santralı, 1924 yılında Kozlu'da Sarıcazadelere ait 17 ocaklarında, Türk Kömür Madenleri AŞ adlı İtalyan şirketi tarafından, maden ocaklarının ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulur.
Türkiye'nin ikinci büyük kapasitedeki, üçüncü termik santralı, İzmir ilinin ihtiyacını karşılamak amacıyla 1928 yılında Alsancak semtinde kurulan 5 Megawatt (MW) gücündeki santraldir.
Birinci Beş Yıllık Sanayi Planının (1933-1937) uygulamaya konmasıyla; 14 Haziran 1935 tarihinde; 2804 sayılı MTA ve 2805 sayılı kanunla da Etibank kurulmuştur. Bu yasalarda, Etibank'ın Madencilik, enerji üretimi ve dağıtımı alanlarında faaliyet göstermesi öngörülür.14 Haziran 1935 tarih ve 2819 sayılı kanunla ülkenin elektrik enerjisine yönelik potansiyelinin saptanması amacıyla da Elektrik İşleri Etüt İdaresi (E.İ.E.İ) kurulmuş olup, yasa 24 Haziran 1935'de yürürlüğe girmiştir. Birbirleriyle yakın işbirliği halinde çalışmaları programlanan bu üç temel devlet kuruluşu birlikte faaliyete geçirilmiştir. Enerji sektöründeki dağınıklığın giderilmesi amacıyla önemli adımlar atılmıştır. 1935 yılında kurulu güç 26.2 MW, üretim 213 milyon kWh, kişi başına tüketim 28 kWh/kişi olup, elektrik enerjisi verilmiş il merkezi sayısı ise 43 tür. Bu yıllarda 4 termik, 11 hidroelektrik, 4 lokomobil (harman makinelerini çalıştırmak için tarımda kullanılan, buharlı makine), 3 emme gaz, 28 dizel olmak üzere toplam 50 santral aracılığı ile elektrik enerjisi üretilmektedir. 1953 yılında 970 Milyon kWh olan elektrik üretimi, 1968 yılında 7 milyar kWh olur. 2001 yılı sonu itibariyle; kurulu güç 28.318,5 MW olmuş, yüzde 60 'ı termik santrallarda gerçekleşen elektrik üretimi 123 milyar kWh'e ulaşmıştır. Artan nüfusa rağmen elektrik enerjisi tüketimi, 2000 kWh/kişi'yi bulmuştur.
İtalyanlar tarafından, kurulan santralin ardından aynı amaçla, İş Bankası madencilik kuruluşu olan Kömüriş'in (Fransız sermayeli Ereğli Şirketi ortaklığı ile) İncirharmanı Ocaklarında, 1928'de Kömüriş Termik Santralı kurulmuştur. Her iki santral ile aşağıdaki çizelgede özellikleri belirtilen diğer santrallar Çates'in üretime geçtiği 1948 yılına kadar Zonguldak çevresi ile maden ocaklarının elektrik, Türkiye'nin de kömür ihtiyacını karşılamışlardır.
Zonguldak Kömür Havzasında Zonguldak ilinin merkez ilçesine bağlı ve il merkezinin 17 km. doğusunda bulunan Çatalağızı'nda (Işıkveren), kömür tozlarından yararlanacak biçimde bir termik elektrik santrali yapılması 1938 yılında kararlaştırılmıştır. 1940 Yılında bir İngiliz firması ile anlaşma yapılmıştır. Ancak İkinci Dünya Savaşı nedeniyle, santralın inşaatı gecikmeli olarak (Etibank Yönetim Kurulunun 26 Nisan 1946 tarih ve 519/ 5 sayılı kararı ile) "English Electric" firmasına ihale edilmiştir.

Elektrik Enerjisi ve Elektrik Enerjisi Sektörünün Özellikleri

Elektrik enerjisini, ekonominin ve sosyal yaşamın vazgeçilemez bir öğesi konumuna getirmiştir. Kullanım kolaylığı, rahatlığı ve kalitesi elektrik enerjisini diğer enerji türlerine kıyasla ön plana çıkarmaktadır. Elektrik enerjisi bir yönüyle nihai mal diğer yönüyle ise ara mal özelliği taşımakta olup, gerek nihai mal gerekse ara mal olarak büyük bir önem arz etmektedir. Elektrik enerjisi sektörü ekonomideki bütün kesimlere girdi veren, ancak bütün kesimlerden girdi almayan bir sektördür. Bu nedenle elektrik sektöründeki darboğazlar bütün kesimleri etkilemektedir. Elektrik enerjisi diğer enerji türlerinden farklı olarak tüketilmeden üretilemeyen bir enerjidir. Başka bir ifade ile elektriğin üretimi ile tüketimi birlikte gerçekleşir. Bu ise, sözkonusu sektörün girdi verdiği kesimlerden etkilenmesi anlamına gelir. Elektrik normal bir ticari mal değildir. İkame edilmesi güç bir özelliğe sahip olan elektriğin, çok yüksek maliyetli olması ve fiziki olarak çok büyük mekanlar gerektirmesi nedeniyle stoklama olanağı bulunmamaktadır. Üretildiği an tüketilmesi gereken elektrik enerjisinde, tüketim aylara, günlere ve günün saatlerine göre değişkenlik göstermektedir. Bu nedenle üretim yöntemi ne olursa olsun tüm elektrik santrallarının kurulu gücünün en yüksek talebi karşılayabilecek bir kapasiteye sahip olması gerekmektedir. Elektrik enerjisinin bir diğer özelliği de üretimin kesintisiz devam etmesinin zorunlu oluşudur. Bunun için üretimde daima belirli bir yedek kapasitenin hazır bulundurulması gerekmektedir. Satılan malın modaya bağlı olmaması, malın elde kalma riskinin olmaması, depo antrepo gibi ilave mekanlara, ambalaj gibi ilave masraflara ve geleneksel taşıma vasıtalarına gerek göstermemesi, müşterinin daima aynı yerde hazır ve sunulan elektriği satın almak zorunda olması, yatırımcıların gözünde sektörün cazibesini artırmaktadır. Bununla beraber, sadece kablolarla iletilebilir ve dağıtılabilir olması nedeniyle rekabetçi uygulama sağlanabilmesi en zor sektörlerden biridir.

Elektrik Nasıl Çarpar?

İnsanların elektriğe çarpılmaları onun bir iletkeni haline gelmelerinden kaynaklanır ve elektriğe çarpılınca şoka girmemizin nedeni kendi elektriğimizdir. Sinir sistemimizin ürettiği elektrik ile dışardan çarpıldığımız elektrik karşılaşıp iç içe girince vücudumuzda kasılmalar ve titremeler yaratır. Evlerimizde 220 volt ve 50 Herz akım daima vardır ve bir elektrik akımının insana en tehlikeli frekans aralığı da 50 - 60 Hz.dir. Elektriğe çarpılmada süre de önemlidir. Süre uzarsa deride yaralar oluşur ve elektrik bu yaralardan daha çabuk geçer. Derimizden geçen elektrik akımı derhal sinir sistemimizi etkiler. Beyindeki nefes alma merkezini felç eder, kalbin ritmini bozar hatta durmasına neden olur. Elektrik çarpmasının sonucu genellikle kalp durması olduğu için ilk yardım da ona göre yapılmalıdır. Elektriğe nereden çarpıldığımız da önemlidir. Elektriğin elden ele veya elden ayağa geçmesi aradaki hayati organlarımıza zarar verebilir. Elektriğe çarpılanlar eğer ölmezlerse, genellikle hayatlarının geri kalan kısmını bu olayın izi kalmadan, problemsiz olarak yaşayabiliyorlar. Ama az miktarda da olsa sinir sistemi üzerinde hasar bırakabiliyor. Elektrikten çarpılıp şoka girenlere de, kalp ritmini düzenlemek için yine elektro şok uygulanıyor.